56 yaşındaki Fatma Y., sağ bacağında hissettiği ani karıncalanma hissi ve hareket özgürlüğündeki kısıtlanma ile doktora başvurdu. İlk başta basit bir sinir sıkışması ya da dolaşım bozukluğu olarak düşünülen semptomlar, yapılan ileri tetkikler sonucunda çok daha ciddi bir durumu ortaya koydu. Hastaneye yapmış olduğu bu ziyaret, hayatında köklü değişikliklere neden oldu. Doktorların koyduğu teşhis, Fatma Hanım'ın ve ailesinin dünya görüşünü tamamen değiştirdi. "Üç hafta ömrün kaldı" diyerek durumunu acil bir şekilde paylaştılar.
Fatma Hanım, hastanenin kapısından girdiğinde, içini bir korku kapladı. Sağ bacağındaki karıncalanmalar ve ağrıları artık dayanılmaz hale gelmişti. İlk olarak, kendisine muayene eden doktor, basit bir fiziki muayene yaparak bazı rutin testler uyguladı. Kan yatırımı ve nöral testlerin ardından, doktorlar daha detaylı incelemeler yapılması gerektiğini belirtti. 'Yüzeysel bir problem değil, kronik bir durum olabileceğini düşünmüyorum ama yine de tetkiklerin yapılması şart.' diyerek Fatma Hanım'ı muayene eden doktor, bu durumu ciddiye aldı. Ardından, MR taraması ve kan testleri yapıldı.
Yapılan test sonuçları, beklenmedik bir şekilde ortaya çıktı. Doktorlar odasına girdiklerinde, Fatma Hanım'ın kalp atışları hızlandı. Sonuçlar tüm hayatını değiştirecek nitelikteydi. "Malesef, vücudunuzda ilerlemiş bir tümör var ve bu durumda üç hafta ömrünüz kaldı." bu kelimeler, doktor tarafından kurulduğunda adeta Fatma Hanım'ın dünyası başına yıkıldı. Eşinin gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı; çocukları ise ne olduğunu anlamış gibi sessiz kaldılar. Aile olarak böyle bir durumu kabullenmek oldukça zordu. Hayatlarının akışında bir kesinti olmuştu. Hemen tedavi seçeneklerini araştırmaya başladılar fakat durumları çok kritikti.
Fatma Hanım, bu sıcak havalarda sadece bedensel değil, ruhsal olarak da büyük bir çöküntü yaşadı. "Hayatım boyunca sağlıklıydım. Neden böyle bir şey başıma geldi?" soruları kafasında dönüp durdu. Kendisi için özel olan anıları, artık daha anlamlı hale gelmişti. Ailesi, kadın tıbbın ve bilimin sınırlarını zorlayacak bir süreçten geçmelerine yardımcı olmak için elinden geleni yapmaya karar verdiler. Alternatif tedavilere yönelmek de düşündükleri bir yol oldu.
Peki, Fatma Hanım bu durumu nasıl aşmayı planlıyordu? Sağlığını geri kazanmak için büyük bir savaş başlatmaya karar verdi. Hayatının kalan kısmını dolu dolu yaşamak istedi. Onun bu mücadelede yanında olan aile fertleri, ona destek olmak için elbirliğiyle çalışmaya başladılar. Kendisi, psikolojik destek almanın yanı sıra, fiziksel olarak da bu durumla baş etmenin yollarını araştırmaya koyuldu. İşte o an, hayatın ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anlamış oldu. Her geçen gün, günlerini saymakla geçirmemeye karar verdi ve tedavi sürecine olumlu bir şekilde odaklanmaya başladı.
Sonuç olarak, Fatma Y. gibi birçok birey, hayatın getirdiği zorluklarla başa çıkmak için mücadele veriyor. Tıbbın gelişimi ve hastalıkların erken teşhisi, birçok kişinin hayatını kurtarabiliyor. Bu noktada erken belirtiler, önceden farkedildiğinde hayat kurtarıcı olabiliyor. Fatma Hanım, kendi hikayesinde umut ışığı olmak ve hastalığa karşı savaş vermek için çabalayacak. Ayrıca, bu süreçte çevresindeki insanların da destekleyici olması, moral ve motivasyon kaynağı olacaktır. Hayata tutunmak, yaşama sevinci ve sağlık için savaşmak her zaman mümkündür!