İstanbul, 26 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen depremle sarsıldı. Şehirde yaşayan vatandaşlar, aniden hissedilen sarsıntı ile büyük bir panik yaşadı. Depremin ardından, kıyamet senaryolarını hatırlatan olaylar peş peşe yaşandı. En dikkat çekici olanı ise, depremin etkileriyle hasar alan bir binanın çökmesi oldu. Bu durum, İstanbul’un riskli yapılarıyla ilgili endişeleri yeniden gündeme getirirken, bölgedeki yapıların dayanıklılığı ve güvenliği hakkında sorgulamalara sebep oldu.
Yerel saatle 14:37'de meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremin ardından, vatandaşlar sarsıntının ardından dışarı çıkarken bazı binaların duvarlarında çatlaklar oluştu. Ancak durum daha da kötüleşti. Bakırköy ilçesinde, yapının temellerinde meydana gelen hasar nedeniyle bir apartman binası aniden çöktü. Olayın duyulmasıyla birlikte acil durum ekipleri ve kurtarma kadroları hemen bölgeye intikal etti. Çökme olayında hiç kimsenin ciddi şekilde yaralanmamış olması, yetkililere ve bölge halkına derin bir şükür sebebi oldu. Ancak, binanın çökmesi ve çevresindeki yapılar üzerine oluşturduğu tehlike, depremin kalıcı izlerini taşımaya devam ediyor.
Artan doğal afet riski karşısında, İstanbul'da özellikle eski yapıların güvenliği büyük bir önem arz ediyor. Uzmanlar, çökme olayından sonra devreye alınacak yapı denetim sistemlerinin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, afet sonrası oluşabilecek olumsuz durumları en aza indirmek için yoğun bir çalışma başlattı. Sağlam yapıları tespit etmek ve denetlemek üzere hızla bir envanter çıkarılması gerektiği ön plana çıkıyor. Bu süreç, vatandaşların güvenliğini artırmak amacıyla modern inşaat tekniklerinin ve malzemelerinin kullanılması ile desteklenmelidir.
Özellikle, eski binaların güçlendirilmesi, yapıların deprem yönetmeliklerine uygun hale getirilmesi ve olası bir doğal afette hızla tahliye edilebilecek sistemlerin geliştirilmesi üzerine öneriler artıyor. Deprem sonrası oluşan bu dikkat çekici çökme olayı, İstanbul’un deprem kuşağında yer aldığını hatırlatırken, yaşanan olay bir kez daha yapısal bütünlüğün ne denli önemli olduğunu ortaya koydu. Şehirdeki tüm paydaşların bir araya gelerek sorunun çözümü için kolektif bir hareket içerisinde olmaları gerektiği vurgulanıyor.
Sonuç olarak, İstanbul'da meydana gelen deprem ve ardından gelen bina çökmesi, yapı güvenliği konusundaki tartışmaları alevlendirdi. Hem yerel yönetimlerin hem de vatandaşların, deprem sonrası safety-first yaklaşımını benimsemeleri ve özellikle riskli yapıların gözden geçirilmesi konusunda duyarlı olmaları, gelecekte benzer trajedilerin önüne geçilmesi açısından kritik bir öneme sahip. Deprem, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana büyük bir tehdit oluşturmuş, İstanbul’u sürekli olarak zor durumda bırakmıştır. Bu tür zorlayıcı doğal olaylarla mücadele etmek için ülkenin envanterindeki yapıların düzenlenmesi ve kontrol edilmesi gereklidir. Tepkilerin yok olmasına izin vermemek için her bireyin üzerine düşeni yerine getirmesi önemlidir.