29 Ekim 2023 tarihinde İstanbul’da meydana gelen şiddetli deprem, şehirde yaşayan vatandaşlar arasında büyük bir panik ve endişeye yol açtı. 6.9 büyüklüğünde kaydedilen bu sarsıntı, birçok insanın aklında büyük İstanbul depremine dair endişeleri tetikledi. Ancak uzmanlar, bu depremin beklenilen büyük felaketle doğrudan ilişkilendirilmemesi gerektiğini belirtiyor.
İstanbul, coğrafi konumu itibarıyla aktif bir fay hattı üzerine kurulmuş bir şehir. Marmara Bölgesi'nde yer alan Kuzey Anadolu Fay Hattı, tarihsel olarak büyük depremlere sahne olmuştur. 1999 Gölcük depreminin ardından, İstanbul'un da büyük bir tehlike altında olduğu sıkça gündeme gelmektedir. Bilim insanları, bu fay hattının enerjisini ne zaman boşaltacağı konusunda çeşitli öngörülerde bulunsalar da, İstanbul'un bu depremler karşısında savunmasız bir durumda olduğu aşikardır.
Son olay, deprem uzmanları için bir alarm zili çalmış durumda. Öngörülen büyük İstanbul depremi için enerjinin daha fazla birikmiş olabileceği endişeleri artıyor. Bu durum, sarsıntının ardından, birkaç yıl içerisinde daha büyük bir depremin meydana gelme olasılığını gündeme getiriyor. Uzmanlar, sarsıntının kıyamet senaryosu olmadığına dikkat çekiyor; zira güçlenmiş bir fay hattı, doğru bir zamanlama ile büyük bir enerji boşaltabilir. Ancak, İstanbul halkı için her deprem, geçmişteki felaketleri hatırlatıyor ve endişeleri artırıyor.
Sarsıntının ardından, İstanbul halkı arasında büyük bir yankı oluştu. Birçok kişi deprem sırasında evlerinde ya da iş yerlerinde korunma yöntemlerini hatırlamaya çalıştı. Bazı vatandaşlar, deprem anında sarsıntının şiddetiyle panik yaşarken, bazıları ise hazırlıklı olduklarını gösterdi. Ancak, hazırlık seviyesinin genel olarak düşük olduğu biliniyor. Deprem sonrası yapılan araştırmalarda, halkın sadece %30’unun acil durum planına sahip olduğu belirlenmiş durumda.
Yetkililer, bu tür sarsıntılara karşı alınacak önlemlerin önemine vurgu yaparak, gerek bireylerin, gerekse devletin yapması gereken yatırımların ve düzenlemelerin aciliyetini vurguluyor. Merkez üssü olarak belirlenen fay hattının çevresinde yaşayanlar için uyulması gereken kurallar bulunuyor. Bu konuda pek çok kamu spotu ve eğitim programı düzenliyor, halkın bilinçlendirilmesi hedefleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, resmi web sitesi üzerinden ve sosyal medya kanallarından deprem öncesi, esnasında ve sonrasında yapılması gerekenler hakkında bilgilendirici içerikler paylaşıyor.
Öte yandan, deprem sonrası hastaneler dolarken, acil durum ekipleri de sahada aktif olarak görev aldı. Prekavralar, hasar tespit ekipleri ve psikolojik destek birimleri devreye girdi. İstanbul, deprem tehlikesi altında bir şehir olarak, bu tür sarsıntılara alışkın olsa da, her yeni deprem yeni bir korku dalgası yaratıyor. Fakat, şehir yönetimi ve ilgili bakanlıklar, bu tür depremlerin etkisini azaltmak için çeşitli stratejilerin üzerinde çalışıyor. Eski binaların güçlendirilmesi, yeni inşaatların deprem yönetmeliklerine uygun olarak gerçekleştirilmesi, bu stratejilerin başında geliyor.
Sonuç olarak, İstanbul’da meydana gelen bu son deprem, birçokları için bir uyanış olarak görülmeli. Beklenen büyük deprem korkusu sürmeye devam etse de, her an meydana gelebilecek şiddetli sarsıntılar için hazırlıklı olmak şart. Depremin ilk anlarında panik yapmak yerine, bilinçli ve etkin hareket etmek en azından can kaybını azaltabilir. Bu tür olaylar, sadece kentsel dönüşüm ve yapısal iyileştirmelerle değil, aynı zamanda psikolojik hazırlık ile de başa çıkılabilen durumlar olduğunu unutmamak önemli. Şehirlerin deprem kapasitesini artırmak ve toplumu eğitmek, deprem gerçeğiyle yaşamayı öğretmek için atılacak en önemli adımlardan biri.